16 Ağustos 2017 Çarşamba

Aşk Sanılmaz,Yaşanır..!

Bazı anlar vardır; anın akışı sessiz çığlıklara boğmuştur seni.. Sanki o anda arka arkaya gelen bi dış dünya saldırısı mevcuttur ve sen "gidin" diyemeyecek kadar şaşkın ve sıkışmış hissediyorsundur.. Unuttuğun şey; nefes almaktır.. Arkasından, korktuklarının bi hayal olduğu ve gerçeğini hatırlayamaman.. Korkma..
Kaderde kötü yoktur.
Niyet ve onla akışında sabır vardır..
İnancınsa; kalpten bedenine ve tüm dünyaya yayıldığı bir döngüdür..
Seni sen yapan,ayağa kaldıran; inancındaki kabulündür unutma.. Güç yaratandaysa,sende onun bir yansımasıysan,ozaman her şüphen kendine; korku ve endişe olarak döner.. O'nun şüphesi değildir.İçine düşense; araf sessizliği,senin kendine olan inancının azalmasının yüksek çığlığıdır..
Derki; ayağa kalk, nedir korkutan seni evlat? Nedir bu karanlık odalara kapattırıp, kendini kendine saklatan? 
Sevgi bakidir ve bir kere çamurlanan aşkı temizlemek kendini temizlemekten daha zordur..çünkü tertemiz bir aşkı büyütmek daha yakışandır insana.. Çünkü temizlikle başlar tüm aşklar ve aşkı sonsuzlaştıransa; yıllar geçse de tertemiz kalabilen aşktır ve o; gerçek aşktır.. Oyüzden yalansız gerçek aşklara, baktığında,gerçekten hisettiğin aşklara kalksın bu akşam tüm kadehler ve hiç bi aşk sandığın seni senden uzaklaştırıp,yalana sokmasın.. Çünkü sandığın aşk değil,bölesi seni rezil eder, kendine yabancı eder.. Dili bozulur, saygısı kaybolur.. Gerçek aşktan uzaktır.. İzin verme kimse seni gerçek aşktan da, anlamından da uzaklaştırmasın..Gerçek aşk koşulsuzdur..Hesap yoktur,kural yoktur,kendini de onu da içine koymaya çalıştığın bi kap ta yoktur..Histir,andır, kalpten iletişimdir ve inan bana beynin yarattığı ne korku balonları,ne önyargıları ne de sorgusu vardır..hesap kesmez bi öncekinin fişini sana ödetmez.. Akış vardır özgürce, sonsuzlaşmak için sınırları sevgi ve güvenle aşmak vardır..Aştıkça uzaklaştırmaz yakınlaştırır..Yakınlaştıkça çoğalan alevlenen kocaman saygı ve sevgiyle paylaşım vardır.. Paylaşman için önce sende olması gerekir.. Oyüzden de önce kendini yeterinde sev,say ki paylaştığını sandığın karşıdan çalmaya çalışmadığın olsun.. 

1 Nisan 2017 Cumartesi

Doğru-Yanlış

Doğru ne?
Yanlış ne? 
Yani doğru yanlış dediğimiz nedir ki?
Yanlışta kötü hisettiren bişeyler vardır der; hep insan..
Doğru da; mutluluk vardır diye ekler..
Peki kime göre?
Neye göre?
Bana göre; tek bir şey vardır; mutlak ilahi gerçeklik; o da sevgi..
Ozaman ayırım da kalmıyor,doğru da yanlış ta.. Çünkü doğrusu da,yanlışı da; mutlak sevgiye götürür ilahi nizamda insanı.. 
Algılarımızdır; sınıflayan,küçülten yada büyüten yaşananları..
Saf sevgiyle bakınca; ilahi nizamın gerçekliği saygıyla büyütür.. Çeşitliliği kabul edince; yanlışı doğrusu birdir..Çünkü yanlış ta, doğru da kardeşlerdir..Birbirimizi; birbirimizin doğru yada yanlışlarına çekiştirmeye çalışmayı bırakınca; zaten yanyana da,kol kolada büyürüz.. Saygıyla büyüyen koşulsuz sevgi olsun da; yanlış doğruyu bulur.. Çünkü benim doğrum bana kadardır, benden çıkınca senin doğrunla karşılşır.. işte o nokta; o doğrularımız önce tanışmalı, bi oturup sohbet etmelidir ozaman yanlış değil  sebebler olduğunu anlarız..

30 Eylül 2016 Cuma

Uzak yakınlarımız

Bazen okadar kendimi bi balık gibi hisediyorum ki; olduğum dünyanın tekliği, gerçekliği,sessizliği ve derinliği beni karada olan dünyadan daha da uzaklara itiyor. Deniz altı, deniz uzayı gibi.. Gökyüzü gibi.. Kendimi içinde arındırdığım, her hücreme iyi gelen bi suya bırakıyorum.. Orası beni temizliyor.. Aslında çok şey konuşuyoruz orda ama ses çıkartmıyoruz. Konuşmalarımız bildiğiniz türden değil.. İyiyi de kötüyü de eşit derecedeyiz, öle bir ayırım yapmıyoruz.Unutuyoruz, hesap tutmuyoruz, sakiniz yani. Dengemiz var.. Kavgamız yok.Bazen karada ki dostlar ziyaretime gelmek istiyorlar yada beni tanımak.. Bizim oraları bilmeyenler derinlere indikçe ya nefessiz kalıp boğuluyor yada dibe ayarsızca dalmaya çalışmaktan vurgun yiyor.. Oksijen tüpüyle,gözlükle inmeye kalkıyorlar, bir plastik parçası ardından gördüklerini gerçek sanıp bir balıktan daha iyi anladığı iddasıyla karaya dönüyorlar.. Anlıcağın o ki; benimle, bizimle aynı suda yetişmeyen bu canlılar su da nefes alamazlarken; anladıklarını sandıklarıyla kara parçalarına geri dönüyorlar.. Anne karnı gibidir deniz altı.. Bize sonsuz gelir, karadakilere bi kese.. Neden karaya çıkamayız biliyormusun? O hava yakar ciğerlerimizi.. çünkü kirli.. Hava temizlenemez ama nefes verir ama su siler baştan başlatır.

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Kendin Yoksan,Yoksun..

Zamanı unut..
Geçmişi,
Yalnızlığı,
Korkularını,
Geliceği,
Olucakları, olamayacakları
Kaybedip, kazanıcaklarını unut..
Önce bi unut ki ; özüne dön bu hayatta..
Korkma kimler geldi, kimler geçti bu hayattan..
Sadece kendini var ederken, dünyaya birşey katıp,bırakamayanlar yok olup, kaybolup gitti bu hayattan..
O yüzden korkmak kaybettirir sana, durdurur seni, yok eder..
Her kendin olamadığında daha da uzaklaşırsın gerçekleştirebileceklerinden..
Dünyaya birşey katmak,bırakmak için kendini ve herkesi olduğu gibi kabul etmekten başlayabilirsin..
Çünkü o zaman bi rengin, kokun,tadın, ritmin, sözün olur ve herbiri de sadece sana has olur.. Yani bedenin burda olmasada bıraktıkların seni yaşatır..O yüzden bedenin burda ve hala bir şeyler bırakabilecekken ;
Eee Ne duruyorsun?!
Tüm korkuların,kırgınlıkların,terk ettiğin egona bi toprak at ve.....Özüne dönüp,seni sen yapmaktan korkutanlardan uzaklaş..
Yaptıkların tüm dünyayı sarmasada bi kişinin bile dünyasına bambaşka bi dünya katabilir..
Dalga dalga değer her yere, herkese..
Merak etme yok olmaz hiç bi şey, üretirsen..
Aslında aşklar bitmez, söylenmemiş sözler, hisler yok olmaz , kırgınlıklar anlam kazanır, korkular güce dönüşür, kavgalarınla yüzleşir, ürettiklerinle zenginleştirirsin anılarını..
Boşver ne olduğunun bi önemi yok..
Bi söz, bi kelime,
Bi melodi,bi çizgi,
Birinde güzel bi his bırak bi gülümse..
Yeter inan bana...
Bunun da yolunu kendini bilmekten,kendini keşfeder kabul ederken;haddini bilmekten geçer..
Yoksa unutulur, iz bırakmaz esip geçen rüzgarların,anıların..
Yani yok olur senle birlikte yaşarken tüm var ettiğini sandıkların..



Falan Filan

Bazı zamanlar vardır..
Ya hayat getirmiştir seni oraya yada birikmişler, yaşanmışlıklar...
Kendini sebebli sebebsiz boşluk anlarda bok gibi hissederken bulursun..
Sigara yakarsın geçmez, uzanırsın boğar..
Kafandaki en ufak bi düşünceyi tam net yakalayamaz, sonucunda ; sana kalan kocaman bi sessizliğin içinde; sana kendini bok gibi hissettirenlerle kalakalırsın..
Ayılma gibidir ama uyandığın başka bi kabustur hani..
Sıkışırsın bi çığlıkla susun, beni yalnız bırakın demek istersin ya...
Kendine susmak en zorudur bilirim..
Belirli belirsiz konuşur içindekiler.. Bok gibi olduğunu ispat için üç beş anı atar önüne..
Baak der; bu zamandan bu zamana bunlar oldu der.. Şimdi sen nerdesin napıyosun der..
Buna zamansal sendromlar diyip geçmişler..
Kesin öle bi hali de vardır ama başka türlü sorgulayana yıllar geçişi başka türlü bi koyuyor.. Bazen kendin ve etrafındaki herkese bi kapının arkasından, aralığından bakarsın ya..
bi yabancılaşır izlersin..
gözlerin dolar,zaman
hassiktir yaaaa ne çok hızlı geçmiş dersin..
sofralardan, sohbetlerden, aramalardan, gönüllerden,anılardan eksilenler olur ya hani..
bazı geri getiremiceklerimiz gibi..
hani korkarız ve
Hass..tir deriz
Ben böle anlara düştüğümde yıllara yada kendime yada kadere kızmıyorum artık yaralarıma bakıp.. Şimdi anlıyorum ki; hayat akışında evet evet hayat akışında..
akıyo hep
durdurmaya,hızlandırmaya yada geriye sarmaya çalışmaya gerek yok yani..
hop dönüyoruz.
bilki dünya dönerken şuan orda diilse bile bi sonraki dönüşte orda olabilir tüm kaçırdığını sandıkların..
bil ki;dünya döne döne dönüyor ve sen bütün bu olup bitenlere güle güle büyüyorsun..

10 Temmuz 2015 Cuma

... Gecenin Kendisi, Günün Efendisi ...

Bazı geceler, geceyi seyretmek istiyorum...Herkesin uyuduğu, gecenin  en çıplak olduğu anları.. Sabah gelirken; onun yavaşça masadan kalkışını seyretmeyi çok seviyorum.. Asil ve dimdik, kibar ve centilmen, farkında ve güçlü, göz önünde olmaktansa uzaktan izlemeyi seven; gizemli ve bazen uzun boylu bazen de kısa boylu; yer yer ceketini ilikleyen bazen de çırılçıplak soyunan... Geceyi uzaktan izlemek; bütün hayallerin gerçekliği gibi.. Aşk gibi..
Gündüzün gelişiyle onun yavaş ama kendinden emin masadan kalkışını seyretmeyi seviyorum işte.. O giderken; sanki bütün doğa bi saygıyla önce sessizleşiyor,sonra alkışlıyor  heyecanla.. Hem güneşin yavaşça uzaktan gelişini selamlıyor hem de gecenin muhteşem biten performansına alkış tutuyor.. Sahneden inen gece, sanki o gece bi bana oynuyor.. Kimsenin onu izlememesine alışmış olmasına rağmen; bütün herkes onu izliyormuşcasına; o, sonuna kadar sahnede kalıyor ve en iyi performansını sergiliyor.. Hemde her gece, bıkmadan.. Sanki bütün doğa onu benimle birlikte sessizce izliyor. Rüyalar sanki onu izlerken gerçek oluyor. Yalnızlık; bazı çaresiz gecelerde konuşuyor ama geceyi izliyorsam; ozaman susuyor ve sanki o da beni izliyor. Bir kapı arasından; benim geceyi izleyişimi izliyor.. Öylece sessiz bizi izliyor.. O gecelerin yalnızlığı uzaktadır, konmaz acısı, korkusu zamansızlığına..
Zaman nereye akıyor diye soruyorum bazen; o gecelerde; gece elimden tutuyor, gezdiriyor beni; rüya sandığım zamanlara.. Konuşan zamanları sustururcasına farkettiriyor.Biliyorum gece de beni seviyor.
Bazen düşünüyorum; gecenin karanlığı o kadar gerçekki; yalnızlığımız, ölüm korkumuz ve bu korkuların yolunda edindiğimiz bütün endişe ve vesveslerimizi su yüzüne çıkartıyor. İşte belki de bu yüzden kaçıyoruz gecelerden, uyuyoruz ve yerine en güzel kaçışlardan, medistasyonlardan olan uykuya sığınıyoruz..
Bu yüzden belki de geceler karanlık ve saklayan gibi görünse de tüm ruhani gerçekleri aydınlatıyor.. Güneşin tüm detayları yaşattığı, akşamın tüm yaşanan detayları sorgulattığı..
Dikat edin; geceden kaçanlar; kendilerinden de kaçarlar, gerçekliklerden ve sorgulamaktan...
Çünkü sorguda garanticilik ölür, risk almak, cesaret ve akış başlar, kabulle...
Bu da kendini gerçekleştirmeği, değişimi getirir beraberinde..
Gece önce yalnızlığı kabul ettirir.. Çünkü uyurken; yalnızlığını örtersin...
Gündüzleri yalnızlığını geçiştirir, gecelerse kendinle yüzleştirir...
Gece gelir; koşturup, çalışıp parasını ödediğin evinde yalnız kalamazsın.. Ya birileri olur sürekli yada sadece uymaya gidersin o eve..
Ondandır ki; bana geceyi sevmeyen sanki kendini sevmez gibi gelir hep.. Oysaki gece geldiğin yeri hatırlatır.. Güneş o kadar ışıklı ki; gündüzken gökyüzüne bakmanı engeller.. Seni dünyaya bakmaya sevk eder.. Oysaki gece gökyüzüne baktırır; küçüklüğünü farket diye,nerden geldiğini..
Yani gündüzler seni büyütür, geceler seni küçültür.. Küçülmekle yüzleşebilirsen; hiçliğini kabullenir heplikte eksik kalmazsın.. İçi boş ego havuzlarında yüzmez, ego tramplenlerinde zıplamazsın..
Ayaklarının altından kaymaz hayat.. Hiçliği kabul için; geceleri tek başına sevmeyi bilmelisin..
Gece, senin öz gerçekliğini yansıtır. O karanlık aslında benliğin.. Kendi içinde derinlere yüzdükçe aydınlanıcak deydiğin her gerçekliğin..

2 Haziran 2015 Salı

"Peki Ya Sen?!"

Yaşamak istediğimiz,ihtiyacımız olan kadar,işimize geldiği kadar yaşıyoruz;hepimiz bu hayatı..
Nedensiz sorgular,zamansız zamanlarla dolu hisler; bahanelerimiz..
Hep bunlar; kendimizi gerçekleştiremeyişimiz...
Kendimize geç kaldıkça; hayatta bize geç kalıyor. Ayağa kalkıp yürümek,gözyaşı denizlerinde boğulmak gibi o an.. 
Kelimeler yetersizleşip, dokunan gözler azaldıkça; herkesin nedenleri sorgusuzlaşıp, bencillikte boğulup, mutsuzluk çukurunun boğukluğuna dönüşüyor..Ama kimse sana "Ya Sen?!" demez oluyor..
Bilirim..
Herkesin derdi kendine..
Peki ya bu hadsizlik nerden çıkageliyor da; senin alanını almaya çalışıyorlar?!
Ya seni merak eden azalıyor, yada kimse kimseyi merak edemiyor çünkü.......
Boşluk dolduramayacak kadar boşlukta süzülmeye çalışmaktayız..
Sende aradığı ne?
Sen ne?
Kendi ne?
An ne?
..........
Sadece senle birlikte kendini daha çabuk tüketmek istiyor..
Tükenmeyen gözyaşları; kirpiklerini külleştiriyor..
Şimdi süzül gözlerimden,ruhumdan...
Çünkü hayata izin verdiğimiz kadar izin alıyoruz..
Peki ya sen?!...