30 Eylül 2016 Cuma

Uzak yakınlarımız

Bazen okadar kendimi bi balık gibi hisediyorum ki; olduğum dünyanın tekliği, gerçekliği,sessizliği ve derinliği beni karada olan dünyadan daha da uzaklara itiyor. Deniz altı, deniz uzayı gibi.. Gökyüzü gibi.. Kendimi içinde arındırdığım, her hücreme iyi gelen bi suya bırakıyorum.. Orası beni temizliyor.. Aslında çok şey konuşuyoruz orda ama ses çıkartmıyoruz. Konuşmalarımız bildiğiniz türden değil.. İyiyi de kötüyü de eşit derecedeyiz, öle bir ayırım yapmıyoruz.Unutuyoruz, hesap tutmuyoruz, sakiniz yani. Dengemiz var.. Kavgamız yok.Bazen karada ki dostlar ziyaretime gelmek istiyorlar yada beni tanımak.. Bizim oraları bilmeyenler derinlere indikçe ya nefessiz kalıp boğuluyor yada dibe ayarsızca dalmaya çalışmaktan vurgun yiyor.. Oksijen tüpüyle,gözlükle inmeye kalkıyorlar, bir plastik parçası ardından gördüklerini gerçek sanıp bir balıktan daha iyi anladığı iddasıyla karaya dönüyorlar.. Anlıcağın o ki; benimle, bizimle aynı suda yetişmeyen bu canlılar su da nefes alamazlarken; anladıklarını sandıklarıyla kara parçalarına geri dönüyorlar.. Anne karnı gibidir deniz altı.. Bize sonsuz gelir, karadakilere bi kese.. Neden karaya çıkamayız biliyormusun? O hava yakar ciğerlerimizi.. çünkü kirli.. Hava temizlenemez ama nefes verir ama su siler baştan başlatır.