1 Haziran 2011 Çarşamba

life is life oyununun iç yüzü.

Yazdım çizdim ben seni yendim oyunu.

Kazanma kaybetme davası değildir hayat, yada ölene dek süren bir savaş. Yada hayat boyu arayıp, sonunda buldugumuz; yalnızlık ve ölüm değildir. Ölümde yalnızlıkta başlangıçtır.Öğretidir.Andır.Bu varolan gerçekler; zamanla oluşmuş korkular olarak içlerde büyürken, bir sürü ormanı yakarken , üzerine alkol dökülürken, bu gerçeklere boğulmak ne anlamsız bi zaman kaybı. Halbuki; oyun bundan ibaret değilken.

Asıl oyun ondan keyiflenirken, oynanıyor siz onu kaçırıp duruyosunuz dostlar. Aldım verdim ben seni yendim değil ki; hayat. Yada zamansızlıklarla dolu bi çuvala atılmadınız ki.. kurgunuzda güvendesiniz. Korkularınızla kaybolan.. Hiçlikle heplik arasında o ince nüansı kaçırırken; vazgeçilmiş eylemlerle dolu hayatlara aktiviteler eklerken siz olmaktan koşarak kaçar oldugunuzu görmekteyim. Adınıza üzülmekte, gölgelerinizle bile huzursuzlanıp, somurturken korkularınız ,kalkanlarınız sandıklarınızı ; yemişte bitirmiş bile sizi akşam yemeginde.Hemde bir pizza gibi.

Şuurunu kaybetmiş ruhlar, homurdanan bedenlerle dolup taşıyor bugünkü sokaklar.. Kimsesizliklerine mi kadeh kaldırıyorlar bilinmez ama belirsizliklerine rakamlarla mutluluk arar oldukları kesin..Bağarışları, çığlıkları sonsuzlukta bi yük gibi adeta.. mutsuzluklarının nedenlerini başkalarında arayanlar; kendilerine bakmayı kaçırdıkça hatıraları ; anı , an olmaktan çıkıp mutsuzluk seçimleri olmaktan öteye geçemez.

Rahatlamaktan bu denli kaçmak ta nerden çıktı ki? Nereye gidiyorsunuz biz kafası, ruhu rahatlar atladık olsa gerek siz koşarken biz keyif yapıyoruz da. Bakın oyun oynarken keyif almıyorsanız neden oynuyorsunuz? Oyunu oynuyorsak lütfen keyif alalım. çünkü kaybetmeden kazanmanın keyfini çıkartamayız. Kaldı ki; bişey kaybettiğimizde yok , hayattayız. Ve hala içimizde yüce bir Tanrısal sevgi varken, keyifin sonsuzlugu da kaçınılmaz oluyor. Unutulan benlikleri hatırlatma programına dahil olmak isteyenleri; kendilerini anlamsızca sakin olmadan, ordan oraya atıklarını görüyorum. Bigün içki şişesinde, öbürgün; bir yatakta veya insanda, başka bir gün; bir işte ve hırsta ,başka bir gün; ego savaşında ,çepede falanlar filanlar işte. Uzatılıcak ta bişey yok. biliyosunuz içinde yaşıyoruz bu şehirlerde. Ama peki sen kimsin arkadaşım. Sen ve ruhun nelerden hoşlanır naparsınız tam anlamıyla kendiniz için?

Yada bu şavaşı boşverelim gel kutlamaya çevirelim bir ömür bu hayatı? Yaptıklarımızın hepsinin bir araç oldugunu, görevlerimizi gerine getirmek; öğretmek ve öğrenmek için; daha doğrusu hepbirlikte ilerleyebilmek için birer paylaşım aracı olduğunu sölesem. Bunlarla böbürlenmeni gerektiricek şeylerin; bu görevi yerine getirelmekteki haz dışındasının saçma oldugunu söylesem.. yani çok manasız desem ve hepimiz inanki eşitiz, aynı genden geliyoruz desem? Şimdi eline bir farkındalık mumu da sen alır , bir güzel dilekle yakarmısın ?

Tamam koşup duruyosun ya nereye hani? Hangi yöne bide sonunda ne var sölesene? Yada parkurun sonuna kadar tamamlayacağının sana kim garantisini verdi? biz bu hayatı alırken bize garanti belgesini vermeyi unutmuşlar da, sizinki nerden gelmiş ben ona meraklanmaktayım.

Hadi tamam biri vermiş sana bu garanti belgesini de o sonsuzlukta bütün amacın,olayın ; dünyevi mükemmellik listesine tik atmak mı ?

yani;

çok iyi egitim: tik

iyi bir kariyer: tik

bol para : tik

senin kadar iyi bir eş : tik

lüks bir hayat : tik

iyi bir aile kurmak ve yine sizin kadar bu profile uygun çocuklar : tik

ve...

ölüm.... : tik



bitti..

üzgünüz bu kadar. Onca çalışma paralar,pullar,evler,arabalar,şirketler,mezuniyet belgeleri, hırslar, kavgalar,savaşlar..burda kalıyor ve sizi firstclass bir uçuşla bir üst boyuta alıyoruz. Siz de uçarken, o geride atığınız bütün tiklere bakarak yükseliyorsunuz yavaşça. Ve birde bakıyorsunuz ki ; bütün o tik le dolu çuval, bütün o hazlar burda kalmış. Sonra üzerinize bakıyorsunuz , oda ne? Ne cinsiyet kalmış, nede kıyafet. Bır ışık olunmuş , bambaşka bir ışığa dogru bir yoluculuk..

Peki şimdi sen o ışığa ne katmışın?

Aaaa

Hiç bişey mi?

Tabiki ölmek istemezsin, bende istemezdim. Onca zaman; ver savaşları ,unut içindekini ; sonra da gitmek .. hemde o unuttugun içinle..bencede olmaz ama oyun zaten o değil ki.

O olsa bu kadar saçma,sıkıcı ve kuralsız bir oyuna bir ömür nasıl sıkıştırılırdı ki?

Olmazdı. bunca şeyi yaratıp , kuran sistem ; iş bize gelince bizim oyunun kurallarını unuttu mu? Yada atladı mı? Güneşi , evreni ,doğayı,dünyayı,karıncayı,seni ,beni,kalbinin atışını , beynini düşündü de bunu mu unuttu?

Yoksa sana mı unutturarak seni bu oyuna dahil etti?

Bide oyunun içine unutmana daha da yardımcı olucak birsürü oyuncak mı koydu.?

Yani zaman ilerledikçe oyun ilerledikçe sürekli level ı baştan almak yerine aslında ilerle dedi. De biz naptık ki şimdi böyle oldu?

Yani aslında özünde kendini yani oyundaki karakterini ; güçlerini,görevini,amacını,keyifini,tadını,rengini bilmelisinki oyuna başla ..

Bu ilk level ın şartları.

İkincisinde bunları tanıyıp , sevmeli oyuna bunlara hakim gitmeli ki ; gelicek olan bazı sınavlarda ; hızlıca keyifle ilerleyelim.. durup geriye bakmaya gerek kalmadan yada level ı başa sarmadan.

Sonraki level seçimlerle ilerleyen dogru kararlar verme partı.. aman tanrım nasıl olucak bu dogru saptama olay?ı.. ne kadar komplike görünsede çok kolay ; akmak, ilerlemek .. ilerlerken de; o andan, her anından keyif almak oyunun.. gülümsemek. içten ama en içimizden ..

Ahh yaaa canım sen o canavarlardan korkuyormusun?

Yahu onlar şu soludaki buttonla yani kalbinle; yok edebildiğin çok basit bişey.. tabiki o solundaki şey sadece kalbin olmakla kalmıyor içerisinde ; vicdanını,inancını,tanrısallıgını,sevgini,dengeni,gerçekliğini,niyeti ve en büyük terazini barındırıyor.

Yani bunu farketmen bu anlamları iyi bilmen gerekir ki ; karakterine daha bi hakim ol. Şimdi bu sölediklerim çok basit aslında . bu kalbin, bunlar içindekilerin bunun gücüyle; temizliğiyle, inancıyla,rahatlıgı ve dengesiyle aslında yeniyosun. fakat bunun dengesini bozabilicek, unutmanı sağlayan bazı partları da yok değil bu oyunun .

Şimdi en önemli durumlar;

Sakinlik , cesaret, sevgi,saygı,güven ve farkındalık

“Korkusuz ol ama dikatli ol” levhalarını sürekli yakmalısın. Korkular; düşmanlar bu oyunda. Çünkü onlardan korktukça daha da güçleniyolar ve sana saldırmaya başlıyorlar.içlerine alıyorlar ,sana yaşatıyorlar kendilerini.

Ardından hop bakıyoruz;

Saçma ön yargılar ,gereksiz yargılamalar,saygısızlıklar ve müdahaleler.. bunlar da; egoyla birleşip, başka bir düşmanlardır ki ; hiç sorma baya bu oyundaki en büyük düşmanlardan biridir korkudan sonra. Bunlarda iki tane şey yapınca bi anda şişiolar, büyüyüp; seni sıkıştırıp, patlatıyorlar.

Ardından geçioruz; oyundaki cambazlara .. bunlarda aslında aynadırlar özlerinde; lakin bize cambaz gibi gelirler.çünkü orda bir gözlük vardır gözünde ;kendinden kaçtıgın evrelerde takılmış bir gözlük.. Suçu başkalarına atıosun o bölümde ama o atığın; pimini azıla kopartıp kafana ve kalbine yani ruha koydugun bir bombadır; anında patlicak olan. Aslında içinde ; zamanla bu saydıklarımı başamazsan ,içinde boşluklar olmaya başlıyo ve onların yerine, içine koydugun; doldurgaç bombalar oluyorlar. İşte yerine göre kendin pimi çekip, kendini oyunda patlatabiliyorsun.

Sırası geliyor bi rahatlıyorsun. Hıh tam rahatladım diyorsun arka arkaya canavarlar giriyor sahana. Teker teker ugraşıyorsun. Bi ter basıyor o an öf diosun işte o anda gözünü iki saniye ordan ayırırsan; ellerinde durursa; malesef tekrar gözünü oyuna çevirdiginde o levela ya baştan yada gene ortadan ama geriden başladıgını görücen. Öf yaa dicen.. dikatli oynadıysan sana oyunu tekrar ettiren yere kadar süper kolaylıkla ve hızla geçicen, gene sonra orası gelicek; kaybettiğin yer gelicek; daha dikatli olucan sakinlikle ve bütün dikatinle ve pozitifliğinle.. sonra.. bi müzik çalıcak ellerini tuşlardan çekicen hatta içeri gidip bir badak su koyup içicen oh dicen gülümsicen ve bir üst level için hazır oldugunda oyuna devam edicen ..

Sonra oynadıkça farkedicen ki;

Bu oyunun kuralı çok basit çünkü bütün oyun sende..

Çünkü bütün korkular, önyargılar,egolar,kinler nefretler gittikçe yerine; sevgi,denge,saygı,huzur ,güven ,birlik beraberlik, farkındalık,bolluk ekleniyor olucak ve sonrasında bu bahsettiğimiz canavarlar yada düşmanlar olmadan sonraki amacın; sadece gidip keyif yapmak oluyor. İstediklerini yapmak , sabretmek ve sevmek oluyor gerisi berisi kutlama anlıcağın ..

Buna yenenler diyoruz. Korkuyu,egoyu,kini,öfkeyi,önyargıları yenmişler diyoruz. İşte oyunumuzdaki kazanlar...

Bence hazırsan başlamalısın..

Yaşıyosun , oyundasın bence boşuna durma başlamalısın keyifle oyununa ..

İyi eğlenceler dilerim bol sevgiyle..

20 Şubat 2011 Pazar

ilişkiler ve tepişmeler

son zamanlarda suratıma tokat gibi çarpan sevgilisi olan olmayanlardan ilişki yorumları nekadar ilişki denemicek boyutta, sevginin yanından geçmez olmuş.. nasıl olabilirki; birbirinizi tırmalarken dogru ilişki? yada nedir? elele tutuşmak ve sürekli kucak kucaga oturup her noktada öpüşmekmidir aşk?
Sevgi; her durum ve şartta mükemmelliğini ; hissiyle, yansımasıyla yaşattırır. ilişki başkalaşmak değil kendin olup yanındakiyle yanyana geldiginde birlikte yürüyebilmektir. kaçırdıgımız ve çogumuzun yaptıgı şeyse sanırım tamda şöyle;
yolda yürüorum birini görüyorum oda beni görüo yolda birini gördügüm için mutlu oluyorum aaa meraba bende yürüyodum sen ? derken oda bende der ve yürümeye başlarsınız.. ama benim yürüyüş hızımla onunkisi farklıysa birimizden birimiz digerine uyum saglamaya çalışır.. sonra aynı tempoda yürürüz arada araya bişeyler girer yanyana yürüyemeyiz ama bireysel yürürüz tekrar birleştiğimizde aynı hizzadaysak devam ederiz sorunsuz yürüyüş arkadaşlıgımıza. ama diilsek birimizden biri digerimizi bekler.. peki bu ne kadar devam eder? birinin digerine ben sanırım şurdaki magzalara bakıcam sen takıl ararım seni dedigi noktaya kadar. sonra o arkadaş gider. tek yürürsün bi süre kendi temponu yakalayana kadar saçma bi tempodan başlar, kendi kıvamına gelir, keyfe gelirsin. sonrası bi döngüdür. ama ne zamanki birinin digerini beklemesine gerek kalmadıgı, ayrılsanız da aynı hızda yürüdügünüz bi yürüyüş arkadaşı bulursunuz; ozaman kimse kimseye yaslanmış hisetmez.
yani başka bi değişle şöyle; iki araba aynı yere gidiceksiniz, biriniz daha hızlı gider digeri daha yavaş giderse kırmızı ışıklarda yanyana gelebilmek için birinin digerini beklemesi gerekir bekleyen keyif alamamaya başlar digeri yetişmeye çalışmaktan yola bakmaz. sonunda saçma bi ritm tutar mutsuzca bi şarkı sonlanır.
oyüzden bireylerin önce kendilerinin farkında olmaları gerekir ki; ritm uyumla kulaga keyifli gelicek sekilde tutsun. çalanada keyif versin dinleyenede..
yoksa şuan çalan; bi çok şarkı sanılan; ilişkide sound bile yok değil müzik olsun.
önce kendimiz olmalıyızki yanyana yürüyebilelim mutlulukla ..
acele etmeyin, siz siz olunca zaten sizin olanlar gelicektir. bi yere yetişmiyoruz, hiç bişey kaçmıyor. siz istediginiz sürece inanın ki herşey olucak .. yalnızlıktan korkmayın çünkü özünde yalnızız ancak bunu paylaşabildigimiz bir sürü enerji ve ruhla çok şanslıyız. ölürken tek öldügümüz gerçeği gibi. bunu baştan bildiginizde; uyuşturucu gibi bişey olmicak ilişkiler.. gerçek dışı ve etkisi gittiginde düşüşe sokan ama düşmemek için bolbol tüketim, daha da insan bagımlısı oldugunuz bi durumdan çıkıp çok daha gerçek ve ayakları yere basan gerçek olucaktır. kadın erkek ilişkileri dışında da insan ilişkilerinizde de düzelme kaydediceksiniz. sadece sakin olup kendiniz olmayı dileyin ve deneyin.. kazandıklarınızla yola devam ederken bol bol bonus toplicaksınız. sonra o puanlarınızı nerde istiyosanız orda sınırsız kullanma imkanına sahip olucaksınız.
gerçek birlik ve beraberlikle gerçek hisleriniz olucaktır. sevmekten korkmicak, tüm korkularınızı cesaretle yeniceksiniz.. sadece silkelenmeli ve aynadaki sizi sevip ,büyütmelisiniz, tanımalısınız. kendinizi sevdiginizde bir başkası olmadan yaşayamamak olmicaktır, yaşam daima olucaktır evrenin döngüsünde .. ölüm de ayrılık ta; bir son değil bir başlangıç olucaktır. yep yeni başlagıçlarla kendinize ve evrende olanlara güveniceksiniz. mutlulugunuzla nice mutluluklar yaratıcaksınız.