12 Ocak 2015 Pazartesi

".................."

Birileri senin için gerçekten değerli olsun,Farketmez kim olduğu.. Değer nedir bilmek için, değer alıp vermek gerekir. Karşılıklısı zordur.. Daha doğrusu başlaması kolay olur da; dengesi zordur.
Değer önemlidir bilmeden gitme..
Önce sen değerli olduğunu bil ki; sonra etrafla da paylaş tüm farkettiğin değerleri..
Anlaşılabilir, anlaşabilir olsun..
Sevgi, aşk; su gibi olsun..
Birlikte artıp akabilen olsun..
Aşk olsun, aşk..
Çünkü aşk olursa;
Ömürboyu sonsuzluk olursun..
Ve aşk olursa;
Sadece bedendeki kan olmasın, ruh olsun, bedenle uyum bulmuş olsun.. Bu uyum ışıkla dolsun, etrafını da aydınlatsın.. 
Parlar bütün farkındalıkların; sadece aşkla.. 
İşte bu sebebtendir ki; korkmuş insan hep aşktan,farkındalıktan..
Çünkü seversen kıyamazsın,
Farkedersen unutamazsın .. !

AŞKIN KİMDE OLDUĞUNA BAK!

Yapayalnız, salondaki kanepede televizyon ışığında kendine acıyarak; uyumaya çalışsan da...
Unutma..
Yanlış bir aşk teselli etmeyecekti seni..
Sana kimin aşık olduğu çok önemlidir..Kimi hayatı zindan eder, kimi de seni sanat eserine dönüştürür.. Bir şarkı olur dudaklardan dökülürsün, bazen bir  tonun; resim olur, görmenin ta kendisi olursun, bazende bir söz olursun uğruna filmler döner,kitaplar yazılır; sayfalarca aşkı sorgulatan..
Oyüzden önemlidir aşkın kimde olduğu.. Zindan edip ziyan da edebilirsin, çiçek açıp baharda kokabilirsin, şahane bir ritimle..
Oyüzden sen, sen ol; yanlış aşktır seni aşktan soğutan..Sen aşkın kimde olduğuna bak anlamını aramaktan çok.. 
Gözyaşı olan yerde sevgi yoktur.. Sevgi yoksa bırak git aşk yoktur. Gardiyanlardan, aşk bekçisi olmaz anca onlardan; hücre mahkumu olur bir  sürü leşten yatan..
Bak zaman çok hızlı geçiyor sen aşkın anlamını kaçırıp geçiştirmeden aşkın kimde olduğuna bak; sende nerde durduğunu anla.. 
Seni sevgiden uzaklaştırandan uzaklaş.. Yoksa hayat geçmez bunca aşksız aşıklarla...

10 Ocak 2015 Cumartesi

BUDDHA DER Kİ :

Buddha der ki;
Sadece farkında olduğun anlarda canlısın. Yaşamla ölüm arasındaki ayırım; farkındalıktır. Sadece nefes aldığın için canlı sayılmazsın, yada sadece kalbin attığı için değil..
Sen bilinçsin, sen sonsuz sevgisin, sen farkındalığın ta kendisisin.. Bu yüzden Buddha; hayat amaçtır ve onu elde etmenin yolu da; Farkındalıktır der.!
Uykuda olduğun için mutsuzsun, uykuda olduğun için yapmak istemediklerini zorla yapıyorsun..! Doğru olmadığını bildiğin şeyleri, seni mutsuz eden herşeyi bu yüzden yapmaya devam ediyorsun ve sürekli göz yaşı döküyorsun..!

.....UYANIK UYUR GEZERLERE UYANDIRMA SEANSI....

 Etrafımızda olup bitenlere kesin bir dikkatsizlik göstererek,yaşayıp gidiyoruz.Yapmakta olduğumuz şeyleri yapmakta o kadar yetkinleştik ki;onları yapmak için hiçbir farkındalığa ihtiyaç duymuyor gibi takılıyoruz bu hayatta..
Mekanik,otomatik hale geldi tüm bu hayat üzerinde yaptıklarımız.. Önce okumayı istemeyerek okuyoruz,okumak istemediklerimizle ..Sonra yapmayı istemediğimiz işlerle devamediyoruz..Hissiz sexlerimiz,pahallı ama tadsız keyifsiz yemeklerimiz..Daha sonra da; sanki bize ait olmayan,mutsuz  bir aileyi inşa edip, sağlammışcasına  içindeki tüm sızıntılarla yaşamaya çalışıyoruz.Onca gerçeklikten kaçmak için; yama yapa yapa..
Adımıza insan diyor;hayatsal bahaneler üretip kaçıyoruz..
Okadar mekanikleştik ki; yaptığımız ibadetleri zamanlara sıkıştırıyor, hesaplarını tutup, kalbimizi dışarda bırakıyoruz geceleri ellerimizi açtığımız dualarda ..
Birlikten gün geçtikçe uzaklaşıyor, aşkı unutuyoruz.. Allah'a inandığımızı söylüyor; ama hala hesap tutup,el kol yapıyoruz kaderlere..
Sonsuz sevgiyi hiçe sayıp, önce bizden güçsüz herşeyi yokedip, sonra dişe diş gelebildiklerimizi yok etmeye çalışıyoruz..
Sonra bitanesini durduruyoruz, bir soru soruyoruz; bilmiyorum diyor..Ya da sistemin ezberlettiği gene kalbine inememiş bir cevap yapıştırıyor.
Hop yeni pencereyi açıyor.Eskisi gözünün önüne bile gelmiyor. Yani sıyrılması da kolay oluyor. Bunlara "uyur gezer" diyoruz aramızda..Herşeyleri gözleri açık yapabiliyorlar; sex, yemek yemek, içmek, iş, güç hatta çocuk bile...
Sonra soruyorsunuz; bir ton rüya anlatıyor karşınızda..
Sonra yanına bir kaç şahit ekliyor; hem sana anlatırken hem de kendine.. Bak diyor; uyumuyordum, gözüm açıktı ve o beni gördü.Fakat naptı, neden yaptı bilmiyor..
Sürekli onay bekliyor böylesi..
Anlarına dönmek için; insanlara yada eşyalara ihtiyaçları var böylelerinin.. Fotoğrafa, sese...
Çünkü hatırlamıyorlar hatıralarını,neyi neden yaptıklarını...
Onların hatıraları için hep birşeylere,birilerine ihtiyaçları var...
Hatırlamak için..
Çünkü onların hisleri yok, çünkü onların gözleri açık olsa da ruhları bendenlerinin içinde uyuyor, çünkü onların hayalleri yok, çünkü onların üçüncü gözleri kapalı....

...SESSİZLİKtE UYANANLARIN HARİtASI...

Sessizlik kişinin uyandığı yerdir ve gürültülü zihin ise; kişinin uyuya kaldığı yerdir.Eğer zihinin konuşmaya devam ediyorsa bil ki; uyuyorsun ve zihnin rüyasından, evrendeki en büyük gerçekliği kaybediyorsun.. Üzgünüm ama çalan çan seslerini duymuyorsan,uykun daha derinleşecek ve sen bütün ömrünü; seni yaratanı, seni, senle olanları ve senle olmaması gerekenleri tanımadan geçirip,gideceksin... 
 Ben "vazgeçme" kelimesine çok katılmıyorum.. Daha doğrusu hayatımda kullanmamaya dikkat ediyorum. Ben mutluluk içinde bir hayatın,aşkın,güvenin,dengenin,meditasyonun, dünyanın tüm güzellilerinin,varoluşun sonsuz mutluluğunun tadını çıkartmak istiyorum. Sen de herşeyin tadını çıkart. Dünyevi olanı kutsala dönüştür.Bu kıyıyı gökyüzüyle birleştir.Yeryüzünü cennete dönüştür.Gökyüzüne gitmeyi bekleme.! Ayaklarının altına bak! Cennet tamda ordan başlıyor,göğe kadar uzanıyor.. 
 Bunları farkettiğinde; bir nevi vazgeçiş başlıyor.Ama bu zaten olur,bunu sen yapmazsın.Aptalıktan vazgeçmeye başlarsın..Aptallığından..Pislikten,yaptığın pisliklerden... Belki de senin için gelişmenin imkansız olduğu yollardan,kişilerden geçersin..Anlamsız ilişkilerden vazgeçmeye başlarsın..Varlığını doyurmayan işlerden vazgeçersin..Başlarsın ama vazgeçmeye değil,kendin olmaya başlarsın..Bil ki; vazgeçmeye başladığını sandıkların; farkındalığın, ruhunun büyük bir uykudan uyanıp,seni senden yapmanı sağlayacaktır.. 
 Eğer elinde elmas olduğunu düşündüğün taşların varsa ve onları taşıyorsan; sana onlardan vazgeç demiyeceğim,diyemem de..Sadece dikkatlice tekrar bak derim.Bazıları elinden düşücektir..Üzülme, Çünkü elmas olanları düşürmedin..Hala onları taşımak istersen; büyük bir gayret sarfetmen gerekicek..İnatla hala onları taşımak istersen; senden büyük bir irade isteyeceklerdir..Fakat bu sefer onların değersiz olduğunu gördüğünde,anlamsız olduğunu anladığında; onları daha fazla taşımayacaksın..Ve bunca zamandır ağırlığını taşıdığını sandığın hayatı;kucağına topladığın çakıl taşları ağırlaştırmış olduğunu anlayacaksın..Sonra durup soluklanacaksın..Belki biraz susup sonra bağıracaksın..Ama bil ki; bildiklerin hafiflettirecek seni..Sonunda çakıl taşlarını tanıyacak ve taşımak istemediklerini taşımayacaksın.. 
 Ve bir kez elin boş kaldığında; gerçek hazineni aramaya başlayacaksın.Ve gerçek hazineler, gelicekte değildir.Gerçek hazineler; şimdidir, burdadırlar.Tamda şuanda.. Şuan olmayı öğrenmeye başlamak;şimdilerin keyfini çıkartmak; seni ruhuna,özüne,kalbine götüren yoldaki en büyük haritan,ışığın ve şevkin olacaktır....